Palyaçoya Söylenen
Biraz konuşalım mı palyaço. Ben konuşayım, sen dinle. İlk sana söylüyorum; çünkü en iyi sen anlarsın çocukların dilinden.
Biliyor musun palyaço, en çok çikolataya dönüştüğüm zamanları seviyorum. Pirinç gibi dişlerin arasında ezilip erirken, minik gözlerden çıkan bir parıltı sarıyor etrafı.. Bir eliyle beni ısırırken öbür eliyle yüzüne düşen saçlarını geriye atışı, dudak kenarına bulaşan o kahverengi ışıltı… Gülüş büyüdükçe yanaklar maymunlaşıyor sanki, ben de karışıp eriyorum neşenin içinde..
Sonra balona dönüşüyorum palyaço. Kırmızı, sarı, yeşil, mavi… Her renginde hafifliyorum balonun. Düğünlerde, doğum günlerinde, eğlencelerde en çok beni arıyor o minik gözler. Kimin ne giydiğinin, ne söylediğinin önemi kalmıyor; ipimin ucunda tutulan sevinç tüm kalabalığı aydınlatıyor. Çocuklarla göz göze geldiğimizde en iyi o an kavrıyoruz “şimdi”yi..
Dinliyorsun değil mi palyaço? O kadar çok şey var ki içimde, kime neyi nasıl söyleyeceğimi bazen bilemiyorum. Bir tek sana anlatabiliyorum.
Bir kere de ayakkabı oldum biliyor musun? Hem süslü püslü, hem de yanarlı dönerli.. Bir anneyle çocuğu dükkâna girer girmez göz göze geldik o sihirli bakışla. “Ne de yakışırım bu ayağa.” diye hayal kurarken bir bayram sabahı her adımda benden renk renk ışıldaklar döküldü kaldırıma. Çocuk her basışta hem bana hem de etrafa bakıyordu gizlice “gören var mı?” diye.. Görünmeden görülmek istiyordu; yalnız ayakkabısı değil, kendisi de parlasın istiyordu.
Sonra rengarenk, ponponlu bir elbise de oldum ben palyaço… Bir kız çocuğunun üstünde, neşenin ve çocukluğun dansıydım. Mutluluğun başka tarifleri de vardır muhakkak ama belki de en yalın anlatımıdır eteğin kıvrımlarından geçen rüzgâr. O gün onu anladım; çocuklara neşe taşımakmış dünyanın en ciddi işi.
Bak palyaço, hayatta en çok arzu ettiğim şeylerden birisi de nedir biliyor musun? Uçurtma olmak. Hem de kuyruklu. Rüzgarlı bir bahar gününde o küçük eller olabildiğince en uzun iple beni yükseğe, daha yükseğe, en yükseğe uçursun istiyorum palyaço. Yıldızlara yakın olayım ki milyon yıllık ışığı yeryüzüne yansıtayım; çocukların gözlerinde çoğalsın o ışık. Hayal dediğin göğün nabzını avuç içinde hissetmektir bazen..
Bütün bunları niye anlatıyorum biliyor musun palyaço.. Her şey onlara yakışıyor çünkü. Çikolatanın erimesi dudaklarına, balonun hafifliği avuçlarına, ışıldaklı ayakkabının sihiri adımlarına, ponponların neşesi omuzlarına, uçurtmanın gölgesi hayallerine.. En çok da gülmek yakışıyor onlara. Gözlerindeki parıltı, en sahici umut oluyor geleceğe saçılan..
Ama şimdi durup sormamız gereken yer tam da burası, palyaço. O çocukların hiçbiri bir ağacı kesmedi, ormana ateş taşımadı. Kimsenin canını yakmadı; kimsenin hakkına göz dikmedi; kimsenin bedenine kıymadı. Buna rağmen en çok acıyı onlar çekti. Savaşlarda en çok onlar öldüler. En çok onlar annesiz, babasız kaldı. En çok onların üstüne kapandı kapılar, en çok onların ağzında sustu cümleler. Bu adaletsizliği hangi yetişkin cümleler açıklayabilir?
Sen biliyorsun palyaço.. Yüzünü şekilden şekile sokarken bizim görmezden geldiğimiz yükleri sırtlanmayı.. Ama gerçeği ikimiz de biliyoruz: Kahkaha adaletin yerine geçmez palyaço. Balon yoksulluğu hafifletmez. Çikolata güvenliği sağlamaz. Bayramlık ayakkabılar, eğitimdeki eşitsizliği tek başına yürüyüp geçemez. Uçurtma hayalleri yükseltir, evet evet ama ipi tutan el zayıfsa koparıp götürür rüzgâr umutla birlikte tüm hayalleri..
Bizim işimiz sadece gülmek ya da güldürmek değil. Savaş alanlarından hastane odalarına, yıkılmış okullardan karanlık sokaklara dek uzanan bir kavgadan söz ediyorum palyaço. Her çocuğun karnı tok, bedeni sıcak ve güvende olmalı. Sadece bayramlık değil, her gün okul yolunda giyecek ayakkabısı olmalı. Oyun oynamak, şarkı söylemek, dans etmek, düşlemek, soru sormak ve bunların hepsinden önce güvende olmak: İşte bunlar, çocukluğun vazgeçilmez anayasasıdır palyaço anlıyor musun..
Aynı kavganın parçasıyız palyaço; çocukluğu her çocuk için yaşanır kılmanın kavgasının.. Benim sana anlattıklarımı, sen de onların kulaklarına fısılda. De ki: "Çocukluk haktır, eğlence lütuf değil." De ki: "Sizin gülüşünüz bizim nefesimizdir." Ve de ki: "Daha yaşanılası bir dünyanın temellerini sizin hayallerinizle atacağız."
Adem Sarı
Ekim 2025










