AŞK DEDİKLERİ...
İnsanlığın yerkürede yazıyı icat ettiği ilk günden bugüne kadar ‘aşk’ ile ilgili yazılıp çizilmeyen ve konuşulmayan küçük bir ayrıntı bile kalmamıştır sanırım. Matbaalarda basımı en fazla yapılan kitaplardan biri aşk romanlarıdır kuşkusuz. Sinemalarda en çok izlenen filmlerden biri de aşk filmleridir.
Yalnız, aşkın yaşanılan çağın gerekliliklerine göre ekseninin kayıp farklı anlamlar aldığını göreceğiz.
Şimdi bu anlatımla örtüşen örneklerle yolumuza devam edelim.
“Lütfen, lütfen bu kadar üzülme. Yakında evleneceğiz. O zaman bu yalnız geceler sonsuza kadar bitecek ve ölünceye dek seni seveceğim. Gecelerin ve gündüzlerin her anında seni seviyorum. Belki bunu anlamayacaksın. Ama seni en çok özlediğim anlarda yazmak çok zor geliyor; kendimi zorladığımı anlıyorsun zaten. Ne büyük acı sana anlatamamam. Birlikte olsaydık bu acının ne kadar büyük olduğunu hissederdin; hüzünlü olduğunda o kadar tatlısın ki. Üzgün olduğundaki hassasiyetini; seni üzdüğüm zamanki halini seviyorum.
Scott, bu dünyada senden başka hiçbir şey istemiyorum; seni ve o değerli sevgini istiyorum yalnızca. Sen ölürsen hayatta hiçbir amacım kalmaz. Küçük bir süs eşyası olarak kalırım.”
İki sıradışı insanın aşkını anlatan bir mektup. Zelda Sayre Alabamalı bir yazar ve diğeri, İrlanda asıllı Amerikalı yazar F. Scott FİTZGERARD. Zelda Sayre’nin F. Scott FİTZGERARD’a yazdığı aşk mektubu karşılıksız ve içten yazılmış 1919 baharında.
“Aşk, yok” demiş Julia KRİSTEVA (tanınmış edebiyat kuramcısı, psikanalist, yazar, felsefeci).
Çünkü biz sinik, bilinçli, uyanık, aklı başında ve her şeyi ortada varlıklarız. İnsanlar hayal kırıklığına uğradıkça inançsızlaşıp kimseye inanmamaya başlıyor. Depresyon ve Melankoli kitabında melankolinin bir nevi yaratıcılık unsuru olduğunu savunup Aşksız yazmak nasıl olmazsa melankoli olmadan hayal gücünün yansımayacağını savunuyor ve aşkın aslında bir inanç duygusu olduğunu söyleyip artık günümüzde aşk olmadığını söylüyordu. Bir keresinde de mutlu aşk yoktur sonsuza kadar giden bir dostluk vardır, demişti.
Bu sözler herkesin biraz melankolik olduğunu düşündürüyor.
Daha on yaşındayken var olan sistemi eleştirip değiştirilmesi gerektiğini savunan Amerika’nın ütopya yazarı Eduard BELLAMY’e ne demeli?
Kedisinin Halit Ziya UŞAKLIGİL’e sadakatini nasıl açıklayabiliriz?
Bir gazetecinin 12 Mayıs 1954 tarihinde Refik Halit KARAY’ın eşi Nihan hanımla (Nihan hanım 15 yaşındayken, Karay 39 yaşındayken evlenmişlerdi) yaptığı söyleşide Nihan hanımın aşkını nereye koymalıyız?
Bir başka edebiyatçı Andre MAOROİS ise İklimler isimli romanında aşkta asıl farkın erkek veya kadın olmaktan çok, seven ya da sevilen olmakta yattığını anlatır. Ve her insan tecrübe ettikçe öğrendiği bu eski ve ebedi gerçeği… Çoğu zaman başkasını sevenin peşinden koştuğumuzu, bizi sevenden sıkılıp kaçtığımızı… Hayat çemberinde bu garip döngü, birbirini izleyerek sürüp gider. Bizi üzenleri başkaları, bizim üzdüklerimiz de başkalarını…
Bu kitap (İklimler) aşk üzerine yazılmış en unutulmaz kitaplardan biridir.
Roma doğumlu olan Guillaume Apollinaire Aragon gibi, Baudelaire gibi kendini Paris şairi olarak görür. Eyfel kulesinin şatafatı ve Paris’in canlı sokaklarının yanında esamisi okunmayan Beine nehrinin iki yakasını bağlayan Mırabeau köprüsü aşka aşık Apollinaire’nin dizelerinde hayat bulup tüm dünyaca tanındı.
“Bir kez daha tutmak isteyeceksin ellerinden
Yüzüne bakmak isteyeceksin
Alnına, alnına düşmüş saçlarına
Kalbini sakladığı gözlerine,
Gözlerinin etrafındaki çizgilere,
Küçük bir gamze gizlediği çenesine
Üzüldüğünde rengi solan dudaklarına
Bakmak isteyeceksin.” diye devam ediyor bu muhteşem aşk şiiri.
Franz KAFKA’yı anlamak ve tanımak çok zordur. Milena’ya yazdığı aşk mektuplarını kavramak ta onun kadar zordur. Yazdıklarının Franz KAFKA’nın Milena’ya mı yoksa aşka mı âşık olduğu hep soru işareti olarak kalmıştır.
Mektuplardan, şiirlerden, romanlardan ve masallardan anlaşıldığı gibi aşkın ne olduğu konusunda farklı düşünce ve öğretiler görülüyor. Konu aşk olunca da tek makaleye sığdıramadığım için bu yazıya önümüzdeki pazartesi de devam etmek istiyorum.
Aşk dolu günler dileğimle…