Hangi bir gelişmiş ülke statüsünde yer almayı hedefliyoruz, eğitim sistemimizdeki yanlışlıklarla?
Piyasa ekonomisine dayanan eğitim sistemi, öğrencilerin bir 'müşteri ' sıfatıyla görüldüğü bir ülkede, toplumsal bir yaraya dönüşmüyor mu?
Tüm aşamalarında hızla yükselen bir ticarileşme, bunun akabinde de dinselleştirmeye dayanan çabalar, eğitim alanında mantıklı bir çözüm oluşturabilir mi?
Eğitim, bir kamusal haktır.Ülkemizde ise , ticari bir alan ve dinselleştirme uygulamalarıyla gün geçtikçe erozyona uğrayan bir sisteme dönüşmektedir.
Çocuk hakları sözleşmesinin altıncı maddesi, her çocuğun yaşama hakkına sahip olduğunu ve devletin çocuğun yaşamını ve gelişimini güvence altına almakla yükümlü olduğunu belirtir. Ancak siyasi iktidarlar, eğitim sistemini kendi ideolojik hedeflerine göre şekillendirmeye çalıştıkça, bu yükümlülükler de artık şekil bozukluğuna uğramaktadır.
Devlet desteği ile çoğalan özel okul sayısı her geçen gün artmaktadır. Günübirlik politikalarla bir ülke genelindeki hiçbir sorunu çözemeyeceğimiz gibi, eğitim sorununu da asla çözemeyiz. Her hükümetin , hatta aynı hükümetteki her yeni gelen bakanın farklı bir yol çizmeye çalışması; eğitimimizi sadece zarara uğratır.
Yıllardır çözüm bekleyen sorunlar var iken, 'dindar ve kindar nesil' yetiştirme çabası , anlaşılabilir bir zihniyet değildir. Nitelikli öğretmen yetiştirme, derslik ihtiyaçları, fiziki ortam eksiklikleri, epeyce kalabalık sınıflar, spor ve sanat etkinliklerinin hiç olamadığı okullar ve hâlâ öğretmensiz okullar dâhi var iken; eğitim sistemini gericileştirmeye dayalı bir çaba, akıl alır bir durum değildir.
Diğer meselelerle karıştırılmadan, sadece geleceğe hazırlamaya çalışılan çocuklar göz önüne alınarak düşünebilen bir mantık olmalı çözüm isteğimiz. Siyasi, ideolojik bir zihniyet barındırmamalı. Hayata ve geleceğimize birey yetişdirdiğimizi düşünerek yol almalıyız. Bu da sadece derslerde iyi notlar almak ve akademik başarı odaklı olmamalı. Yaşamsal başarılar da eklenebilmeli ki; ikisi birarada yeterlilik oluşturabilsin.
İyi yabancı dil bilmek kadar, insanlarla iyi iletişim kurmak da gereklidir. Bu zihniyette olmalı eğitim dediğimiz şey. Yapılan tespitlerde okullarımızda ciddi anlamda fiziki altyapı ve donanım sorunu olduğu açıklanmıştır. Bu da; her ne sistem getirilirse getirilsin, ilk planda aşılması gereken bir sorundur. Adeta bir yapboz tahtasına dönüştürülen bir yapıya sahip olunan ülkemizdeki eğitim sistemi; bu işin bir ticari, siyasi veya kişisel rant meselesi olmadığının anlaşılabilmesi ile düzeltilir.
Eğer bir ülkenin geleceği ile oynamak isteniyorsa, eğitim sistemi ile oynamak yeterlidir başlı başına. Başka hiçbir şeye gerek yok. Öğretmen donanımlı ve mutlu olacak ki, öğrenci huzurlu ve eşit olacak ki, sistem kişiye göre işlemeyecek ki adı 'eğitim' olsun.
Sistem; sermayenin çıkarları doğrultusunda ilerleyerek amacına varabilecek bir eğitim sistemi olamaz. Değinmek istediğim ve önem teşkil ettiğine inandığım bir diğer konu ise; gerekli ve yeterli formasyona sahip olmayanların öğretmen olarak görevlendirilmesi. Ne kadar mühim bir yanlışlık, ne kadar can alıcı bir durumdur. Sosyal becerilere yeterli zaman ayrılmıyor olması ise; eğitim sistemimizdeki diğer bir eksiklik ve önemli bir eksikliktir.
Öğrencilerin yeteneklerine uygun alanlarda eğitim görmemeleri, ileriki yaşamlarında ciddi sorunlar ile karşılaşmalarına sebep olacaktır. Yine , ısrarla aynı şekilde bitireceğim cümlelerimi; aslında söylenecek o kadar çok şey var iken daha... "Eğitimdir ki , bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder. M.K.Atatürk.