ŞİMDİ HERKES SUSSUN -3-
Asker eşleri derki, Eşlerimiz ne kadar da benim desek biz hanımlar, aslında değil. Onlar devletin! Bizim değil! Acının ağırlığı olur mu?İnanın olur. hem öyle ağır olur ki bazen nefes bile almakta güçlük çekersiniz...
Akli melekelerini kaybetmeden, her acıya, her ağrıya sancıya göğüs geren, adalet için dayanan, direnen tüm asker ve eşlerine selam olsun!
Yeryüzündeki en ağır suçlama ile mahvedilen, yakıp yıkılan, yok edilen hayatlar için buradan tüm yetkililere sesleniyorum ve soruyorum: Sakarya da beraat eden askerlerin Uzman erbaşların iadeyi itibarları ve tüm hakları neden geri verilmiyor?
Gerekeni yapmak için daha neyi bekliyorsunuz?
Onca sene dağ bayır demeden, kelle koltukta cennet vatanı korumak için canla başla her daim görev başında olan işini canı gönülden severek yapan ve eğitim seviyeleri yüksek askerlerinize neden sahip çıkmıyorsunuz?
Şuan sağlık güvenceleri bile yok ve hiç bir yerde işe alınmıyorlar!
Şunu kimse unutmasın! Herkes iğneyi önce kendine batırsın. Bu dünyada herkes rahat bir yaşam sürmek için çalışır, çabalar uğraşır, emek verir. Bileklerinin hakkıyla kazandıkları işlerini, kumpasa düşürülerek kaybeden kim olsa, işini ve iadeyi itibarını geri ister. Doğru olanda budur.
Sayın Hulusi Akar TSK' nın mihenk taşı olan Uzman Ebaşların şimdiki durumlarından haberiniz yok mu?
15 Temmuz 2016 Cuma akşamı valiliğe terör saldırısı ihbarı aldık, korumaya gidiyoruz, jandarma ve polis bizimle koordineli hareket edecek denilerek, apar topar götürülen askerlerden sadece biri olan Uzman çavuşun üzerine bir vatandaş yolcu otobüsünü sürdüğünde, askerin , bizler sizin emniyetiniz için buradayız, lütfen uzaklaşın buradan, demesine rağmen askeri ezmeye kararlı olan, vatandaş durmayınca, asker otobüsün önünden çekilmeyerek,kamu ve devlet malına zarar verdirtmem. Bende devletin malıyım, ezeceksen önce beni ez, diyen askerden haberiniz var mı?
O büyük makamınıza sırayla davet edip beraat sonrası askerlerinize, yanınızdayım, dediniz mi?
Kimse bu kadar acıya, bu kadar çok, bu kadar üst üste acıya dayanamaz. İnanın, dünyada böyle bir şey yok, ama şunu kimse unutmasın bu vebal ödenemez!
Fatih Sultan Mehmet’in de söylediği gibi, dünya devleti ebedi değildir. Fani cihan da hiç kimsede ölümsüz değildir. İnsanların dünyada nefesleri sayılıdır ve ölümsüzlük kapısı kapalıdır.
Şimdi herkes susacak,Temmuz ortasında üşüyen kadınlardan, Gelincik hanım anlatacak.
GELİNCİK HANIMIN MEKTUBU...
Daha 2 yıllık evliydik, eşim ve ben çocukları çok severiz. Bir gün hamile olduğumu öğrendik ve çok sevindik. Dünyalar bizim olmuştu! Eşim vatana millete hayırlı evlat olsun demişti. Benim eşim vatan sevdalısı ve tarihini bilen biri, ama nereden bilebilirdi ki bir gün vatan haini olarak suçlanacağını?
14 Temmuz 2016 çocuğumuzun ilk kalp atışını dinlemiştik. Çok mutluyduk, çocuğumuzla ilgili yapacaklarımızı hayal ediyorduk. 15 Temmuz bizim için kara bir gün oldu. Akşam saatlerine kadar her şey çok güzeldi, taaki o telefon çalana kadar...
Eşim bana sürpriz yapmak için, akşam saatlerinde 20.00 gibi arkadaşlarıyla birlikte çarşıya gitmişti. Komutanım dediği biri tatbikat var, acil kışlaya gelmen gerekiyor diyene kadar. Eşim koşarak kan ter içinde kalmış bir vaziyette eve geldi, çünkü eşim mesleğini çok seviyordu. Asker olmaktan gurur duyuyordu, bende eşim asker diye gururlanırdım.
Eşim eve geldiğinde kıyafetlerini poşete koyup, sanki veda ediyormuş gibi eşime sımsıkı sarıldım, öptüm, kokladım, derin derin baktım gözlerine.
Nerden bilebilirdim son sarılışım, son öpüşüm olacağını? Oysaki tatbikat olduğu için en fazla 1saate gelirim demişti. Aradan 2 saat geçti, uzanmıştım. Geç kaldı, dedim kendime ve eşimi aradım. Eşim telefonu açar açmaz bana, babanı ara, gelip seni götürsün, dedi.
Şok oldum! Ne olduğunu bilmiyoruz, anlamadığımız bir şey var. Ne oluyor? Ben bir yere gitmem! Seni bırakıp, asla gitmem! Dediğimde bana, bende ne olduğunu bilmiyorum. Hamilesin, sana zarar gelmesini istemiyorum. Suriye ye mi giriyoruz? Kimi terör saldırısı olacak, diyor Ne olduğu belli değil, deyip kapattıktan sonra telefonu, eşimden saatlerce haber alamadım.
Sakarya da hiç tanıdığımız akrabamız yok.Koca şehirde yalnız ikimiz. Kaldığımız lojmanda diğer asker eşleri arkadaşlarımın yanına gittim. Onlarında eşleri gelmemişti. Nizamiyedeki nöbetçi askerin yanına gittik. Neler olduğunu sorduğumuzda terör saldırısı var, evinize gidin ve ışıkları kapatıp, bekleyin demişti.
Neler olduğuna bir türlü anlam veremiyorduk, koca lojmanda kadın ve çocuklardan başka kimse yoktu. Telefonlar elimizde, eşlerimizden haber bekledik, onlara ulaşmaya çalıştık, fakat nafile...
En son eşimle 23:30 gibi görüştüm ve sonrasında 3 koca gün eşime ulaşamadım. Eşim öldü mü? Kaldı mı? Nerede?
Bilmiyordum, kafayı yememek mümkün değil, ama asker eşiyiz, dik durmak zorundayız!!! Üstelik hamileyim!
3 gün sonra lojmanın yakınındaki karakoldan bir polis arayıp, haber verdi. 3 gündür eşim dibimdeki karakolda, ama haberim yok. Kaç gün sonra eşimi ilk internet sitesinde elleri arkadan kelepçeli, kolunda polis memuru ile götürülürken gördüm. Resmen yıkıldım. Ben eşimi öyle mi görecektim? Ne suçu var?
Biz daha yeni öğrenmiştik çocuğumuzun olacağını. Hayaller, umutlar çöpe gitti. O geceyi asla unutamam! Unutamayız! Bebeğimizin ilk tekme atışını hissedecekti, hissedemedi. İlk hangi sebzeye yada meyveye aş ereceğimi merakla bekliyordu. Yarım kaldı. Doğuma bende gireceğim, derdi, giremedi...
Çocuğumuzu ilk ben kucaklayacağım derdi, kucaklayamadı. İsmini beraber bulacaktık, ama cezaevinde kirli cam arkasında çok kısa sürede isim bulduk!
Çok çok hayalleri vardı, kızımızla ilgili, ama yarım kaldı. Biz kadınların psikolojisi alt üst oldu. Eşlerimiz aynı şekilde. Hele çocuklarımız... Onlara ne yalanlar söylediler anneleri, öylemek zorundalar dı çünkü benim kızım babasını fotoğrafta tanıdı...
Adalet mi bu? Koskoca 25 ay, hem eşlerimiz hem biz beterin beteri bir durumdaydık ki hala toparlayamıyoruz kendimizi. Kızımız 18 aylık olduğunda eşimin masum olduğu anlaşıldı. Kızım tanımıyor babasını, yabancı gibilerdi. Eşim 25 ay sonra gün yüzü gördü ve ne yapacağını bilemedi, uykularında sürekli 15 Temmuz ve cezaevini görüyordu ve korkarak ağlayarak uyanırdı. Psikolojisi yerle yeksandı ve aradan geçen 5 seneye rağmen eşim düzelemedi. Adalet bekledik, askerine inanmayan bir devletten sadece adalet bekledik.
Neyse ki eşim, 25 ay sonra cezaevinden nihayet çıktı. iadeyi itibarımız verilmedi. Dedelerimiz, abilerimiz, analarımı, bacılarımız, bu vatan için can vermiş, bende veririm, diyen biri nasıl olurda vatan haini olabilir?
Bizler vatan haini değil, vatan sevdalısı insanlarız. Çocuklarımızı da öyle yetiştiriyoruz, bu elim dönemde kimlerin dost kimlerin düşman olduğunu öğrendik, şimdi eşim bir işe giremiyor, yevmiyeci olarak çalışıyor. Sağlık güvencesi yok. Çok güzel hayatımız vardı be, Allah çocuklarımızın vebalini öteki dünyada sorsun...
Gelincik hanımın durumunda olan binlerce asker ve eşleri var. Beraat etmiş Uzman Erbaşlara hayatlarını geri verin. Onlar bu cennet Vatanı sevmenin bedelini çok ağır ödediler. Yaşadıkları her türlü baskıya, eziyete rağmen, Vatan sağ olsun dediler. Önlerinde ceket iliklenecek ilk kişidir MEHMETÇİĞİMİZ, bizim askerimiz. Hiç bir suçları yokken aylarca senelerce hürriyetinden yoksun, cezaevinde gün yüzü görmeden kalan askerlerimiz, kimseye basit gelmesin birde bunu yaşamak var ve yaşadıklarını hiç bir zaman unutmayacaklar!
EY TÜRK ASKERİ SİZE YAŞATTIRILANLAR, SİZİN İÇİN ŞEREF MADALYASIDIR!
Yüreği güzel olan herkese sevgiyle...
Önce vatan demenin karşılığı bu olmamalıydı