Nezmiyye Hicran'dan Koray Bağcı Röportajı...

TAKİP ET

Azerbaycanlı şair yazar Nezmiyye Hicran, Polisiye Roman Yazarı Koray BAĞCI ile röportaj yaptı.

“TOPRAK İDİM ÜZERİME BASTILAR

AĞAÇ İDİM DALLARIMI KESDİLER…”

“Öyle bir söz öyle bir roman yazarsın ki; bütün hayatı anlatır, öyle bir hayat yaşarsın ki, bütün sözler anlamsız kalır. Ben bir uzun yılların yazarı olarak, yazmış olduğu romanlarıyla hayatı anlatan polisiye Yazar Koray Bağcı’nın “Deport” adlı kitabını okudukça kurumuş bir okyanusa bardakla su taşıyor gibi oldum. Bulutlar gibi doldum, yağmurlar gibi yağdım, kendimi Gülbeniz gibi hissettiğimde ise, bittim. Yazar “Deport”u öyle yazmış ki, ister-istemez role giriyor, onun hayatını yaşıyorsun. Kitap beni içine öyle aldı ki, bir kere okumakla hafızama yerleşti. Hem okudum, hem öğrendim hem de benim tüm okuyucularıma ve arkadaşlarıma okumalarını tavsiye ettim. Yanlışlar nakış değil aslında. Yanlışlıklar bir yanlış adımdır. Ayağımızı kapının dışarısına atmadan gideceğimiz yoldan emin olmalıyız. Deport insana yoldaş ve iyi bir arkadaştır. O, insanın en iyi arkadaşı olarak rastlayacağı tüm kötülüklerden haberdar ediyor, kovup-kovalar. O, herkesin kaşılaşabileceği bir hayat dersidir. Bence Deport’u herkes okumalı, herkes!

Romanlarında yaşadıkları değil şahit olduğu hayati gerçekleri kaleme almıştır, Koray Bağcı. O kadar ustalıkla, o kadar inceliklerle dokunmuş ki hadiselere; okudukça okuyasın geliyor. Edebiyat hayatı bedii suretlerle aksettiren söz sanatıdır ve yazar, yarattığı edebiyatta bütün engelleri geçip gidiyor.  Deport’ta ve Kartvizit’te sanki insanoğluna mesajlar vermektedir. Aslında yazdıkları diyor ki, dünya üzerinde çok şey kolay da, ama insan olmak çok zordur. O, insan talihini o kadar canlı, o kadar dolgun, o kadar yaşamış gibi yazıyor ki; okumadan, okuyup düşünmeden geçemiyorsun! Hayat dersi veriyor, insanlığa destek oluyor, diyor ki, hayatın işlemleri vardır ki, başarılı olursan hayat seni toplar; ama eğer başarısız olursan hayat seni öyle ezer ki… 

Koray Bağcı’nın kitaplarını okudukça aşkın çarpmalarını, ayrılıkların bölmelerini, cehaletin hüküm sürdüğünü, cahilliğin neler yaptığını ve geriye kalan doğrular birlikte yanlışlıklarla dolu dünyayla başbaşa bırakıyor seni… Deport aslında yetişmekte olan nesiller içinde bir dersliktir ki, onu elde etmek ve okumak lazım sadece. Okurken satırlarda ortaya çıkanlara dikkat edersek, Yazarın farklı yanaşma, imalı işaret dillerini görmüş oluruz. İşte Polisiye Roman Yazarı ve aynı zamanda Polis olan Yazarımız, Koray Bağcı ile başbaşayız! Onu mutlaka okuyun! Okuyun ki, hayatın gerçeklerini görebilesiniz… Onu okurken o kadar öğrenecekleriniz olacak ki…

Koray Bağcı Kimdir?

Koray Bağcı, 1975 yılında Erzurum'un İspir ilçesinde dünyaya geldi. 2007 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nden mezun oldu. Deport ve Kartvizit adlı romanların yazarıdır. Sakarya’da yaşıyor. Herkese tanıdık olan Polisiye Romanlar Yazarı ve ayni zamanda polistir. O, hayatı, olayları çıplaklıklarıyla kaleme alır. Çok güzel şiirler de yazıyor aynı zamanda. Yazarda olan kabiliyet, okuyucuyu satırlarda hayran ediyor. Belki de polisliğinden dolayı hayatta çok olaylar, haksızlıklar, yanlışlıklar müşahede ettiği için böyle muhteşem romanlar kaleme alabilmiştir. Yazardır, Şairdir, Polistir, Koray Bağcı. 

Nezmiyye HİCRAN: Deport’un Gülbeniz’i papatya gibi narin bir çiçekti. Onu acı hayatın vahşileri, saçma emellerine alet edip yoldu diyorsunuz...?

Koray BAĞCI: Gülbeniz bir Azeri kızıdır ve şu romanda bir Azerbaycanlı kızın üzerinden gittik. Şu bir rusda, kırkızda, özbekde olabilirdi. Iğdırda çalışdığım dönemlerde sınır dışı ettiğimiz insanların ekseriyetini Azerbaycanlı kardeşlerimiz oluşturuyordu. Kitapta bahsettiğim Gülbeniz, belki de on defa deport ettiğim insanlardan biridir aslında. Ama çoğu polis, işinin gereğini yapar; şahsı deport eder ve son noktayı koyar. Biz o noktadan hareket etmedik. Bu insan neden bu hale düştü. Bunun arkasında yatan sebepler nedir? Hiçbir insan böyle bir hayatı hak etmiyor. Düşünerek, onların düştüğü durumları öğrenmeye yardımcı olmaya çalıştık. Hem görevimizden, hem insanlığımızdan dolayı elimizden ne geldiyse yaptık ve halen de yapıyoruz! Fuhuş hayatı yaşamayı kimse istemez. Dolayısıyla ya bu kızı sınırdışı ettiğim biri değil de iç dünyasını bilerek anlamaya çalıştım. Gülbeniz’in ifadesini alırken, o hayatını anlattı ve ağlamaya başladı. Ben orada şunu gördüm insanlar bu tür tuzaklara düşerken, bunu istiyerek ve bilerek değil de tamamen çaresizlikten kötü insanların, zalim insanların gaddarlığından yapıyorlar. Gülbeniz’i seçmem aslında Azerbaycan’ı Türkiye’den seçmememdir. İki devlet olsak da, tek milletiz. Kökümüz, özümüz, kanımız Türk kanıdır. Kesinlikle Türkiye’den ayırmıyorum. Ailem benim için nasılsa, Azerbaycanlı kardeşlerim de bana o kadar yakındır. Azerbaycanlıları kendi ailemin bir parçası gibi görüyorum her zaman. Gülbeniz’i anlatmam ise tam bir kardeşlik duğularımdan, onlara değer vermemden kaynaklanmıştır. Karabağ’ın işgal zamanı, Nahçivan’dan çalışmak için çok bayanlar geliyordu Iğdır’a. Oradan Türkiye’nin başka şehirlerinde bakıcılık işlerinde çalışarak ekmeklerini kazanıyorlardı. Diger ülkelerden de, Kazakistan’dan, Rusya’dan, Özbekistan’dan, Türkmenistan’dan da çok gelenler vardı ki, şunların çoğu bayanlar, hem de genç bayanlardı, ama onların iş amacıyla gelmesine reğmen başlarına gelmeyen belalar kalmıyordu. Ben polis olarak bunları romanlarıma dökmüşüm. Her olayda kendimi onların yerine koyarak bazen hüngür-hüngür ağlamışım da. Bir dilim ekmek kazanmak için evlerde bakıcılığa gelen kadınları çok vakit fuhuşa sürüklüyordu ahlaksız kişiler ve ben kendim defalarca böyle bayanlara acıyarak kendi memleketlerine deport etmişim ki, daha kötü işlerle karşılaşmasınlar. Bir nevi korumuşum; onları, bulaşma ihtimalı olan kötülüklere bulaşmaktan. Okuduysanız bilirsiniz elbet, Azerbaycan’ın Bakü şehrinden başlayıp Nahçıvan’a, oradan da Türkiye’ye kadar uzanan bir coğrafyada yaşayan dünyalar güzeli bir genç kızın hayat hikayesidir Deport. Bu kitap o kadının yaşadığı acı hayat hikâyesidir. Yazmaktaki maksadım, okuyucu kitlesini uyarmaktır. Bunu bazen kendime manevi borç biliyorum. İnsanı dünyaya getiren yaradan, ona insan gibi yaşamayı miras koymuştur. Biz gelecekte daha çok okunacağız elbet. Edebiyat, yazmak da İlahi bir vergidir. Zamanım ne kadar dar olsa da gördüğüm hadiselere seyirci kalamıyorum. Bu günün Gülbenizleri ne kadar çok okunursa geleceğin Tomrisleri o kadar çok olucak!

Nezmiyye HİCRAN: Gülbenizlerle çokmu rastladınız? Hiç Azerbaycan’a gittinizmi?

Koray BAĞCI: Gülbeniz genç ve güzel aynı zamanda çok kültürlüdür. Azerbaycan Tıp Üniversitesini okuyormuş. Doğru-düzgün bir ailenin cocuğudur. 1992-93. Yıllarıydı. Aile kendi zahmetiyle gününü geçirse de Vüqar gibi şerefsizler de az değildir ve Gülbeniz’in tüm yaşadıkları onun yüzündendir. Yeni hayata başlamış kızcağızı yıkmak için ailecek ellerinden geleni yapıyorlar. Gülbeniz o günden çirkin ellerden ellere papatya gibi elenir ve sonunda en acı bir kaderle dünyadan göç ediyor. Onun oğlu hiç görmediği kız kardeşini tanımıyor ve seviyor.  İstemeye gelirken her ikisinin, onun evladı olması Gülbeniz’in dünyası dağıtır. Bir masum kızın hayatını karartan mühittir, insanlarla dolu dünyanın aslında insafsızlıklarıdır. Eğitim peşinde olan Gülbenizlerin, zorla fuhuşa sürüklenmesidir. Gülbeniz’in Deport’taki rolü, kadın duruşu, direnmesi, kadınlığını paça arasında görmemesi, bilerekten pisliklere bulaşmaması, düştüğü çamurluklardan kurtulma çabaları okuyucuyu ısıtır; aldanışı, düşüşü üşütür, bir ağlatır, sonu ise tam bir facia olarak hafızalara dökülüyor… O okuyucu masasında mum yanışı gibidir, hem de kötülüklerden korunması için yeşil ışıktır. Bence gençler okumalı, çünkü yıkılma, aldanış gençliğin ilk merdivenlerinde aldatıyor onları ve karanlık bir dünyaya alırken, oradan kurtulmak, alnı açık-yüzü ak çıkmak hiç mümkün değildir.

Azerbaycan sevdalısıyım, ama hiç gitmedim. Çok istiyorum tüm Azerbaycan’ı canlı-canlı gezmeyi. Gitmesem de bilgim çoktur. Sanki Bakü’nün her sokağını biliyorum. Kitaplarımda rastgelmiş olursunuz. Şimdi Azerbaycan’da Büyük Vatan Müharebesi, Karabağ savaşı, zafer oldu  ve ben çok isderdim o savaşa iştirak etmeyi. Ruhum, kalbim kardeşlerimle. Zaferimiz muhteşemdir ve inanın ben Azerbaycalılar’da olan vatan, bayrak sevgisini hiç yerde görmedim. Her taraftan kaçıp geldiler Türkiye’ye. Ama bakın bir Azerbaycan Türkü, kaçkın olarak gelmedi kardeş ülkesine.  Azerbaycanlılar öz Türk oldukları için hiçbir ülkeye kaçarak gitmediler ve kendi memleketlerine sığındılar 30 yıllarca. Zaferimiz, Azerbaycan’ın şah damarı olan Karabağ’ın kurtuluşu, tüm Türk dünyasının zaferi oldu. Azerbaycan bütünleşti ve yakın zamanda Azerbaycan’a sefer etmeyi düşünüyorum! 

Nezmiyye HİCRAN: Sizi herkes okuyor, siz kimleri okudunuz?

Koray BAĞCI: Birkaç polis, yazar arkadaşlarımın yazdıkları kitapları okudum. Ama, kitapta bir mesaj yok. Bir hayat hikâyesi anlatmışlar, ama okuyucuya hiçbir mesaj yoktur. Ben yazdıklarımla insanlara bir mesaj vermenin peşindeyim. Biz hayatı çıplaklıklarıyla her gün görüyoruz. Bizim gördüklerimizi biz biliyoruz. Polisiye yazarın, olaylardan yan geçerek sıradan kitap yazması menim ilgimi çekmez. Yazdıklarım, ilgimi çekenlerdi. Yazdıklarım, kadın facialarıdır. Yazdıklarım, erkek şerefsizliğidir. Yazdıklarım, gördüklerimi bir daha görmemek için kaleme sarılıp kitaba döktüğüm isyanımdır. Yani bir olayı anlatmak hikâye olur. Hikâye anlatıyorsun, ama birde bu hikâyeden ders çıkarabiliyorsan, bence yazı odur. Onu yapmaya çalışıyoruz. Liseden beri birçok kitap okudum. Favori okuduğum polisiye yazar var Ahmet Ümit, ama beğenmedim. Çünkü polislik yanı yoktur. Tasvirleri, yazısı çok güzel amma polis değil. Polisin işleyişini bilmiyor. Dolayısıyla onu bir kenara atıyorum Dosteyevski’yi okuyorum. Agata Kristi’nin, Victor Hugo’nun, Cengiz Aytmatov’un, Sabahattin Ali’nin kitallarını çok severim. Azerbaycan edebiyatından hiç kitap okumadım. O da benim eksikliğim olsun. Belki Azerbaycan alfebesini iyi bilmediğimden de olabilir. Elime aldığım kitap beni kendine çektiyse hiç bırakmam, sona kadar okuyorum. Onu biliyorum ki, Azerbaycan’ın çok derin bir kültürü var. Zengin edebiyatı vardır. Özellikle Azerbaycan müziğine bayılırım. 

Nezmiyye HİCRAN: Okuyucularınızdan neler duyuyorsunuz?

Koray BAĞCI: Ben okuyucularımdan şunları duydum hep. “Koray bey, kitabınızı okudumda kitabı elimden bırakamadım, o kadar güzel yazmışsınız ki...” Bir bayan  okuyucum daha diyor ki, “Kitabı akşam 10 da elime aldım, 12 ye kadar okudum ve yattım, ama uykuya gidemedim, fikrim kaldı kitapta ve kalkıp okumaya başladım. Sehere yakın saat 5 gibi kitabı bitirdim. Kitab beni kendine o kadar çekti ki, kitabı elimden bırakamadım.” Daha, bir azerbaycanlı kadın Elnara  da okudu ve kitabı defalarca okuduğunu söyledi. Bu, her yazar gibi beni doğrudan da çok onurlandırıyor. İnsanlara mesajım ulaşıyor ve hem de kitaplarım okunuyor, mütalaa olunuyor. Demek biz bir şeyler yazıyoruz ki, bu kadar okuyucu kitlesi kazanıyoruz. 

Nezmiyye HİCRAN:Yabancı kadınların kurtuluşu olan deport’u sınırlarda yayımlamayı düşünüyor musunuz?   

Koray BAĞCI: Tabii ki.. çok isterdim ki, sınır geçitlerinde kitaplarım seyahatçılara, hususen bayanlara ulaşsın ki, karşılarında ne tür engeller beklemektedir. İş amacıyla bir çok bayanlar Türkiye Cumhuriyeti’ne geliyorlar, ama her iş verenden merhamet, doğruluk beklememeliler. İyiliklerle birlikte kötülüklerde dünyada kötülükler de bulunmaktadır. Yoluna yüz kere ölçüp biçtikten sonra çıkacaksın ve kendini ilk önce kendin muhafaza edeceksin. Kitapta bahsettiğim Gülbenizlerle polislik görevimle binlerce defa karşılaştım. Çok bayanı kendim deport ettim memleketlerine. Aldanarak kötü yollara düşüyor, hayatlarını bilmeyerekten pisliğe itiyorlar. Hayat amansızdır ve ben bu yazdıklarımı hayatın gerçeklerinden, gördüklerimden bizzat şahit olduklarımdan yazdım. İsterdim ki, herkes okusun. Belki bu onların gelecekte düşecekleri tuzağı önlemiş olur ve çıktıkları yolda daha bilgili daha temkinli daha gözü açık olurlar. Bu benim hem de insanlık görevim. Bu kadar işin arasında, görüyorsunuz yarım saatlık röportaj sırasında onlarla telefon geldi ve cevap vermek zorunda kaldım. Halbuki, bu benim izin saatimdir. Böyle sıkı çalışma arası Deport’u yazmam ne kadar önem taşıyor, tasavvur edin. Ben ezilen insanları kaleme alırken, o insanlar gibi görüyorum kendimi ve yazarken bazen gözyaşlarımın yazdıklarımın üzerine düştüğünü de görüyorum. Şu hayatta insan tek kendi için yaşamamalı. Kendinden başka insanlara bir faydası olmalı... Ben hep ezilen insanların kurtuluşuna çalıştım ki, Deport bunun canlı kanıtıdır...

İsmail Habip Sevük diyor ki, “Hayat iki dipsiz karanlık ortasında bir kibrit alevidir”. Bu kitabı okuduğunuzda, en önemlisi de haksızlığa, adaletsizliğe karşı inadına dik durup özgürce haykıracaksınız!

Nezmiyye HİCRAN: Teşekkür ederim.

Koray BAĞCI: Bana bu açıklamaları yapma fırsatı verdiğiniz için ben teşekkür ederim.



yazar koray bağcı şair nezmiyye hicran azerbeycan deport gülbeniz hendek gerçek haber